Büyük yazarların seyahat notlarını okumak her zaman çok keyiflidir. Bu kitaplar gezilen yerler ve insanlar hakkında orijinal tespitlerle doludur. Satır aralarında, yazar kendi hayatından hiçbir yerde anlatmadıklarını da anlatır. Goethe’ nin İtalya Seyahati de bunlardan bir tanesi. Özellikle, İtalya’yı merak edenler için bir başucu kitabı.
Yalnızlığa Kaçış
Goethe, İtayla seyahatine bir Eylül sabahı saat 3’te kimseye haber vermeden başlıyor. Adeta kaçıyor. Yoksa beni bırakmayacaklardı diyor. Yanına sadece bir palto, bavul ve porsuk derisi bir sırt çantası alıyor.
Ve Roma’ya ulaştığından emin olduğunda şunları yazıyor:
-Benim bu sırrım ve buraya yaptığım gizli seyahat affola! Nereye gittiğimi kendime bir söylemeye cesaretim yoktu; yoldayken bile hala korkuyordum. Ancak Porto del Popola kapısında Roma’ ya kavuştuğuma emin oldum. (s.145)
Değişim
Goethe, Roma’ya adım attığı günü ikinci bir doğum günü sayıyor. Ressamlık tutkusuyla geldiği bu yerden, asıl yeteneğinin yazarlık olduğunun farkına vararak ayrılıyor.
Goethe için seyahat etmek bir rahatlama ya da rutin hayatın dışına çıkmak değildi. Kendinde gördüğü eksiklikleri tamamlayabileceği yerlere seyahat ederdi.
Goethe, Roma’nın cansız harabeleriyle karşılaştığında “konuş benimle, taş!” diye yalvarır. Onlardan herşeyi öğrenmek ister.
-Şimdi bırakın da her şeyi olduğu gibi toparlayayım, düzen kendiliğinden gelecektir. Kendi tarzımda haz almak için bulunmuyorum burada. Büyük konular için gayrete gelmek, öğrenmek ve kendimi yetiştirmek istiyorum, kırkıma gelmeden. (s155)
Goethe’ nin Roma Sevgisi
Goethe, Roma’ya gelmeden önce gerçekten yaşamadığını söylüyor. Bu seyahatten sonra hayatında büyük değişiklikler oluyor. İtalya seyahatinin dört ayını Roma’ da geçiriyor ve bir anını bile boş geçirmiyor. Faust’unun bazı sahnelerini nu seyahati sırasında yazıyor.
Pekçok yerde Roma’ya karşı özlemini ve sevgisini dile getiriyor:
-Bu ihtiyaç son yıllarda bir çeşit hastalık halini almıştı; bu hastalıktan beni ancak orayı bizzat görmek ve orada olmak kurtaracaktı. Bunu şimdi itiraf edebiliyorum: En sonunda artık hiçbir Latince kitaba, bu İtalyan bölgesinin hiçbir resmine bakamaz olmuştum. (s.145)
Tamamlanmasını Göremediği Portresi
Goethe’ye seyahatimde Alman ressam Tischbein eşlik ediyor. Goethe, onun hakkında övgüyle bahsediyor. “Böyle bir sanatçı varlığında insan, ister istemez kendini ve başkalarını çoğu zaman tekrar tekrar gördüğü aynalı bir odada gibi hissediyor.” diyor. Tischbein, Roma’ da Goethe’nin bir de portresini yapıyor.
Goethe bu portrenin hikayesini şöyle anlatıyor: “Gerçi Tischbein’ ın beni sık sık dikkatle gözlemlediğini fark ediyordum ve şimdi benim portremi yapmayı düşündüğü ortaya çıktı. Taslağı hazır, tuvali gerilmiş bile. Ben kendi büyüklüğümde, seyyah olarak beyaz bir pelerine bürünmüş, açık havada, devrilmiş bir obeliskte oturur halde resmedileceğim, arka planda da Campagna di Roma’ nın harabeleri. Güzel bir resim!”
Goethe’ nin tamamlanmasını göremediği bu portresi günümüzde Frankfurt Stadel Müzesi’ nde sergilenmektedir.
Goethe Roma’dan sonra İtalya’nın güneyine Sicilya’ya gidiyor. Sicilyasız bir İtalya, ruhta bir resim oluşturmaz: her şeyin anahtarı burada.” diyor ve Palermo’nun eşsiz doğasından bahsediyor.
Seyahatinin sonlarına doğru Napoli’ye uğruyor. Orada yaşayan insanların mutluluğunu anlatıyor. Napoli’li bir dilencinin Norveç’te Kral vekilliği ya da Sibirya’da valilik verilse elinin tersiyle iteceğini söylüyor.