Afrika’ya daha önce de gelmiştim. Fakat ilk defa Abidjan ‘da otelden çıkıp dolaşma imkanım oldu. Abidjan’dan geriye kalanlar: kalabalık sokaklar, adım adım ilerleyen trafik ve sıcakkanlı insanlar oldu.
Abidjan Hakkında
Sömürge öncesi dönemde, şu anda Fildişi Sahili olarak bilinen bölge birçok küçük devletten oluşuyordu. Fildişi Sahili ilk olarak Portekizlilerle tanıştı. Portekizliler, 16.yy’da Atlas okyanusu kıyısı boyunca ticaret kolonileri kurdular. Sonrasında diğer Avupalılar da kurulan bu köle ve fildişi ticaretine katıldılar. 1870′ ten sonra Fransızlar bölgede kontrolü sağladılar.
Fransız sömürgesi olan bu ülke 1960 yılında bağımsızlığını ilan etti. Günümüzde, Fildişi Sahili (Côte d’Ivoire) batı Afrika’nın en gelişmiş ülkelerinden biridir.
Abidjan, Fildişi Sahili’nin en büyük şehridir. Nüfusu yaklaşık 5 milyon. Batı Afrika’da önemli bir ticari merkez durumunda. Durban (Güney Afrika) limanından sonra, bütün Afrika’nın en büyük ikinci limanı burada bulunuyor.
Gezilecek Yerler
Cava
Abidjan’da en çok keyif aldığım yerlerin başında burası geliyor. Cava, el yapımı hediyelik eşyaların yapılıp satıldığı renkli bir pazar.
Fildişi Sahili’ne gelmişken fildişinden yapılmış bir şeyler var mıdır diye düşünmüştüm. Yasak olduğunu öğrendim. Eskiden fildişi kullanımı o kadar yaygınmış ki, artık filler koruma altına alınmış. 1989’da tüm dünyada fildişi ticareti yasaklanmış.
Cava pazarında ahşap ve boğa boynuzundan yapılan ürünler yoğunlukta. Abanoz (Eben) Ağacı kullanılarak yapılan birçok hediyelik eşya çok uygun fiyatlara satılıyor.
Pazara girer girmez satıcıların yoğun ilgisiyle karşılaştık. Birşeyler satmaz için birbirleriyle yarışıyorlardı. Biz almadıkça fiyatlar düştükçe düştü. İlk söyledikleri rakam genelde çok fazla oluyor. Satmak istedikleri fiyattan dört beş kat fazla rakam söyleyebiliyorlar.
Plateu
Plateu, Abidjan’nın şehir merkezidir. Trafiğin yoğun olduğu kalabalık bir bölge. İş merkezleri, bankalar burada toplanmış. Plateu, Atlas okyanusunun sularıyla çevrili bir yarımada; maalesef sahilde dolaşıp gezecek bir yerler yoktu.
Plateu’da şehir merkezinde St. Paul Katedrali vardı. Simgesel bir yapı. Katedralin tasarımı ilginç; fil şeklinde yapılmış büyük bir yapı. Şimdiye kadar gördüğüm katedrallerden farklı bir tasarıma sahipti.
