İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir ve civarında yapılan kazı çalışmalarında bulunan eserlere ev sahipliği yapıyor. İzmir’in binlerce yıllık geçmişi var. Hititler, Roma, Bizans, Osmanlı ve daha birçok medeniyetten izler taşıyan bir şehir. Bütün bu kültürel birikimin İzmir’deki adresi Arkeoloji Müzesi’dir.
Müzede, antik dönemde insanların ölüm ve ötesi için kullandıkları eserlerin sergilendiği galeriler oldukça zengindi. Ölüm ritüellerinin nasıl olduğuna dair hazırlanan görseller sizi o zamanlara götürüyor.
Antik Smyrna, Efes, Bergama, Milet gibi Batı Anadolu’daki kazı çalışmaları hala devam ediyor. Bulunan yeni eserler müzenin koleksiyonuna ekleniyor. Smyrna Antik Kenti‘ni ziyaret ettikten sonra gitmiştim bu müzeye. Antik kalıntıların ardından, bir zamanlar o kalıntılarda kullanılan eserleri müzede görmek keyifli olmuştu.
Müze Hakkında
İzmir Arkeoloji Müzesi 1924 yılında kuruldu. İlk olarak, terk edilmiş durumda olan Aziz Vukolos Kilisesi binasında “Asar-ı Atika Müzesi” olarak açıldı. 1951 yılında ise Kültür Park’ın içerisine taşındı.
Yapılan kazı çalışmalarında bulunan eserler için burası da yetersiz kaldı. Yeni bir bina yapılma ihtiyacı doğdu. 1984 yılında günümüzde kullanılan müze binasına taşındı. Ege bölgesinde bulunan eserlerin sergilenmesi için bu bölgede yapılan ilk müzedir.
Sergilenen Eserler
Çocuk Başı Heykeli
Müzeye girişte Roma döneminden onlarca heykel sizi karşılıyor. MÖ. 330 yıllarına, yani Helenistik döneme kadar uzanan bir galeri. Bazıları mitolojik kahramanlara ait onlarca heykel vardı.
Benim dikkatimi yukarıdaki çocuk başı heykeli çekti. Antalya Müzesi ’ndeki Frig Şapkalı Attis Heykeli’ni anımsattı. Onun da şapkası Şirinlerin şapkasına benziyordu.
Halikarnas Rahibi, Efes’in efsanevi kurucusu Androclos olarak Antinous ve Metropolis’ten İki Kız heykelleri bu galerideki öne çıkan eserlerden.
Evlilik Kabı
Müzenin en etkileyici bölümü Seramik Eserler galerisiydi. Tarih öncesi dönemlerden Bizans dönemine kadar birçok eser sergileniyor. Evlilik Kasesi de bunlardan biri.
Kasenin üzerinde; güzelliğiyle Truva savaşlarının çıkmasına sebep olan ve dünyayı birbirine katan Truvalı Helen’in Kral Menelaus‘la evlilik töreninden bir kare resmedilmiş.
Kasenin süslenmesinde Siyah Figür Tekniği kullanılmış. MÖ. 6. yüzyılda Attika’da yaygın olarak kullanılan bir teknik. Üzerinde kaseyi süsleyen ressam Sophilos‘un imzası var. Gerçek adıyla eserini imzalayan ilk siyah figür sanatçısı olduğu düşünülüyor.
Koşan Atlet Heykeli
Günümüzde antik dönemden bronz heykellerle karşılaşmak zordur. Birçoğu çoktan eritildiler. Para ya da başka eşyaların yapımında kullanıldılar. Bundan dolayı, müzedeki bronz heykellerin sanat tarihi açısından özel bir yeri var.
Demeter Heykeli
Müzedeki bronz heykellerden bir diğeri. Bodrum’da sünger avcılığı yapan bir balıkçı tesadüfen buldu. Ege Denizi’nin dibine batarak bugüne kadar eritilmeden gelebilmiş.
Lahitler
Seramik eserlerin sergilendiği galerinin bir kısmı antik dönemde ölüm ile ilgili ritüellerde kullanılan eşyalara ayrılmış. Ölen kişiler genellikle yakıldıktan sonra (kremasyon) külleri bir kaba konularak gömülmüş.
Galerinin duvarlarında, yapılan arkeolojik kazılardan fotoğraflar vardı. Lahitler ve küllerin konulduğu çanakların bir arada bulunduğu fotoğraflar antik dönem mezarlıklarının nasıl olduğunu kafanızda canlandırmanıza yardımcı oluyor.
İlk olarak 12 antik İon kentinden biri olan Klazomenai’den çıkarılan lahitler sizi karşılıyor. Dikdörtgen şeklinde çok da süslü olmayan lahitlerdi bunlar. Daha önce İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nde dünyanın en meşhur lahitlerinden İskender ve Sidamara lahitlerini görmüştüm. Onlara göre buradaki lahitler oldukça sade bir tasarıma sahipti.
Galerinin ileri bölümlerinde, yakılan ölünün küllerinin konulduğu vazolara yer verilmiş. Duvardaki fotoğraflarda lahitler, vazolar ve çeşitli çanakların olduğu antik mezarlıklar görülüyor.
Hazine Odası
Hazine odasında antik dönemden çeşitli sikkeler bulunuyor. Altın, gümüş ve bakır yüzlerce sikke. Bazılarında o dönemin olimpiyat şampiyonu olan sporcuları resmedilmiş.
Galeride sadece sikkeler değil, altından yapılmış bazı eşyalar da sergileniyor. Mesala aşağıda altından bir ağız bandı bulunuyor. Antik dönemde ölen kişi ağzında bozuk para ile gömülürdü. Bu para, cehennem kayıkçısı olan Kharon’un nehiri geçirmesinin ücreti olarak konulurdu. Truva filminde böyle bir sahne vardı.
Cam Eserler
Hazine odasının bir kısmı antik dönemde kullanılan cam eserlere ayrılmış. Binlerce yıl öncesine ait, birbirinden renkli ve farklı tasarımlara sahip cam eserleri burada görebilirsiniz.
Müze Bahçesi
Müzenin bahçesinde oldukça zengin bir açık hava galerisi bulunuyor. Lahitler, heykeller, çeşitli yazıtlar, mezar taşları, dev vazolar ve diğer bazı eserlerin bulunduğu bir galeri. Burası gezilmeden müze ziyareti tamamlanmamalı.
Bahçede bu dev kaplar var. Antik dönemlerde depolama amacıyla kullanılıyordu. İçerisine genellikle zeytin yağı, şarap ya da tahıl depolanıyordu. Bu dev çanaklara “pitos” denmektedir.
Bahçede kapı şeklindeki mezar taşları dikkati çekiyor. Pagan inancına göre; bu kapıların yer altındaki Hades krallığına açıldığı düşünülüyordu. Benzer mezar taşlarıyla, daha önce Kütahya’da Aizanoi Antik Kenti‘nde karşılaşmıştım.
Bahçedeki lahitler müzedekilere göre çok daha büyüktü. Ve tasarımları da daha dikkat çekiciydi.
İzmir Arkeoloji Müzesi’ndeki gezintim 3-4 saat civarı sürdü. Öncesinde, Smyrna Antik Kenti‘ni gezip buraya gelmiştim. Benim için, İzmir’in antik dönemlerine unutulmaz bir yolculuk oldu.