Sümela Manastırı eski bir Rum Ortodoks manastırıdır. Karadeniz sahilinden yaklaşık 50 km içeride, Maçka’da yer almaktadır. Trabzon’da öncelikle görülmesi gereken yerlerdendir.
Şehir merkezinden kiraladığımız araç ile Sümela tabelalarını takip ederek başladı günümüz. Yeşilin tüm tonlarına doğru yol aldık. Maçka yolunda benim için eşsiz bir yolculuk oldu. Ormanı daha önce böylesine hissetmemiştim. Yol boyunca hemen hemen bütün dere kenarlarında durduk. Altındere Vadisi’ne geldiğimizde yağmur henüz başlamamıştı.
Bu dar vadide herşey çok yoğundu; birbirine karışan su ve kuş sesleri, ağaçlar, bulutlar ve insanlar. Tepesi görünmeyen dağların arasına sıkışmış gibiydik.
Uçurumun ortasındaki büyüleyici Sümela Manastırı uzaktan belli belirsiz görünüyordu. Herkesin aklında aynı soru vardı “O yapı oraya nasıl yapıldı?”. Ve bir imkansızlık hissi. Manastıra çıkarken, manastırdan inerken, dönüş yolunda, Trabzon’a geldiğimizde ve hatta sonraki günlerde bu his bizimle birlikteydi.
Vadiden manastıra gitmek için iki yol var. Birincisi araçla çıkmak. İkincisi ise tarihi yürüyüş yolundan dik patikayı tırmanmak. Birincisini tercih ederseniz (bence etmeyin) bir dolmuşa biniyorsunuz ve manastıra kısa sürede çıkıyorsunuz. Ancak yol uçurumun kenarında. Bazı yerlerde bir dolmuşun geçebileceği kadar daralıyor. İkinci yol ise biraz uzun ve yorucu. Biz çıkarken dolmuş kullandık, inişte ise yürüdük.
Dolmuştan indikten sonra biraz daha yürüdük. Manastıra yaklaştıkça yol gittikçe daraldı yerini bir kişinin ancak geçebildiği dik taş merdivenlere bıraktı. Bu merdivenler; güvenlik düşünülerek, manastıra erişimin zor olmasını sağlayacak şekilde tasarlanmış. Yolun bir kısmında eskiden ahşap bir merdiven varmış. Akşamları bu merdiven kaldırılıp, manastıra ulaşım tamamen engellenirmiş.
Zorlu yolculuğumuz sonunda bilet satışlarının yapıldığı kulübeye vardık. Buradaki görevliler restorasyon çalışmalarının devam ettiğini, bundan dolayı manastırın içerisini göremeyeceğimizi söylediler. Aldığımız biletle, manastırın arka cephesinin görülebildiği bir balkona çıkıp burada biraz vakit geçirdikten sonra iniş yoluna geçtik.
Tarihi yoldan inerken, yolu çıkanlarla karşılaştık. Yaklaşık 300 metrelik bu vadiyi yürüyerek çıkmayı göze alanlar, bizim az kaldı dememizi bekleyerek, manastıra daha ne kadar kaldığını soruyordu. Vadiye indiğimizde, saatlerdir çiseleyen yağmur şiddetini artırmıştı.
Manastırı ziyarete gelen bir çok kişi aracını bu vadide bırakmıştı. Sadece Türkiye’den değil dünyanın değişik kesimlerinden ziyaretçilerle karşılaşmıştık. Londra’ dan gelen scooter grubunu burada görmek, dünyayı gezmenin insanda oluşturduğu eşsiz özgürlük hissini bir kez daha bize yaşatmıştı.
Sümela Manastırı’nın hikayesi
Sümela Manastırının geçmişinin 386 yılına kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Maçka’da iki eski manastır daha vardır. Bunlar Vazelon ve Peristera manastırlarıdır. Manastır hikayelerinde, Vazelon Manastırı’ nın 270 yılı, Peristera Manastırı’ nın ise 752 yılında yapıldığı geçer.
Manastırlar Budizm, Hinduizm, Hristiyanlık gibi çeşitli dinlerde keşişlerin ve rahibelerin kendilerini adeta inzivaya çektikleri yerlerdi. Bundan dolayı bir manastırın yapılacağı yerin seçimi hayati öneme sahipti. Manastırlar yerleşim yerlerinden uzakta, bir dağın tepesine ya da ulaşılması neredeyse imkansız yamaçlara yapılırdı.
Manastırlar bir eğitim merkezi olarak kurulurdu. İncil ve Hristiyanlık dini hakkında kaynaklar okutulurdu. Buradaki hiyerarşinin en altındakiler “Monakos” olarak adlandırılırdı. (Yunanca yalnız anlamındaki monos tan gelmektedir. İngilizce keşiş anlamındaki “monk” da buradan türemiştir.) Manastır hiyerarşisinin en yukarısında ise “Patrik” bulunmaktadır.
Kaynaklar:
- The monastery hidden above the clouds: Soumela (İsmail Köse).