Münih, Almanya’nın Bavyera eyaletinin başkentidir. Burası, sadece tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda renkli kültürü ve muhteşem yeşil alanlarıyla da biliniyor. Münih gezilecek yerlerin çeşitliliği ve şehrin enerjisi sizi kendinizden alacak.
Şimdi, bu büyülü şehri keşfetmeye hazır mısınız?
Münih’in Hikayesi
Şehrin adı, etimolojik olarak “rahipler” anlamına gelen Almanca “München” kelimesinden geliyor. Şehrin kökleri, 750 yılına kadar uzanıyor. Bu dönemde Benediktin rahiplerinin bölgeye yerleştiğine inanılıyor. Ancak, Münih’in resmi kuruluşu, 1158 yılına dayanıyor. Bavyera Dükü Aslan Henry, bu tarihte Benediktin rahiplerine İsar Nehri kenarında pazar kurma hakkı tanıdı. Münih’in temellerini bu şekilde atılmış oldu..
Daha sonrasında, Bavyera kraliyet ailesi olan Wittelsbach’lar, Münih’e yerleştiler ve 700 yıl boyunca bu şehirde yaşadılar. Wittelsbach’lar, Münih’i Bavyera’nın başkenti yaparak şehre önemli bir statü kazandırdılar.
Bugün, Münih’in dokusunu oluşturan birçok tarihi yapı, bu ailenin hüküm sürdüğü dönemden kalmıştır.
Münih Gezilecek Yerler
1. Marienplatz
Münih’te metrodan çıktığımda, ilk adımımı attığım yer Marienplatz oldu. Meydanın kalabalığı içinde buldum kendimi. Münih’in tam kalbinde yer alan Marienplatz, etrafını saran tarihi yapılarla, göz alıcı bir meydan.
Bu meydan, 1158’de Ortaçağ’da pazarın kurulduğu ve çeşitli turnuvaların düzenlendiği bir yer olarak tarihe tanıklık etmiş. Bugün ise, Münih’i ziyaret edenler tarafından kuşatılmış durumda. Her an kalabalık ve hareketli, Marienplatz sadece bir meydan değil, aynı zamanda şehrin canlılığının ve kültürel zenginliğinin bir yansıması.
Meydandaki tarihi yapılar arasında Yeni Belediye Binası, Eski Belediye Binası, St. Peter Kilisesi ve Bizim Lady Kilisesi yer alıyor. Bu eski yapılar, Münih’in geçmişine dair benzersiz izler taşıyor ve meydanı çevreleyen tarihî atmosferi tamamlıyor.
Meydanın tam ortasında Meryem Ana sütunu bulunuyor. Bu sütun, Avrupa tarihinin en yıkıcı çatışmalarından biri olan Otuz Yıl Savaşlarında (1618-1648) yaşana İsveç işgalinin sona ermesi anısına 1638 yılında dikildi. Sütunun tepesinde Meryem Ana’nın altın renginde bir heykeli var.
Marienplatz’ta, ünlü kitapçı Hugendubel’e girdim önce. Raflarda gezinirken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Ardından, bu keyifli ortamdan ayrılıp bir kahve dükkanına oturdum. Yanımdaki masadakilerin tercihi, Almanya’nın simite benzeyen meşhur hamur işi olan pretzel’di. Kahvaltı için fena bir fikir gibi gelmedi. Alman fırınlarında daha önce görmüştüm, ancak Marienplatz’ta bu lezzeti ilk defa denemek başka bir deneyimdi. Kahve ve pretzel’imle birlikte, Marienplatz’ta geçen bu anlar unutulmaz bir tat katmıştı.
Normalde gün boyunca sokaklarda dolaşmayı planlamıştım, ancak çevredeki atmosfer beni etkiledi ve dayanamayarak, şehrin meşhur belediye binası tarafına yöneldim.
2. Yeni Belediye Binası (Neues Rathaus)
Marienplatz’taki en dikkat çekici yapı şüphesiz Yeni Belediye Binası (Neues Rathaus)’ydı. Marienplatz’ın merkezine hakim bir şekilde yükseliyor, ziyaretçilere tarih kokan bir atmosfer sunuyor. Ön cephesi, onlarca heykel ve kule ile süslenmiş durumda. 1908 yılında inşaası tamamlanan bu gotik ofis binası bugün hala beldiye binası olarak kullanılıyor.
Saat 11:00’e yaklaşıyordu. Rathaus’un önünde kalabalık artmaya başladı. “Rathaus Glockenspiel” gösterisinin başlamak üzere olduğunu öğrendim.
Saat tam 11:00’de, bu figürler müzik eşliğinde harekete geçti. Rathaus Glockenspiel’in büyüleyici gösterisi başladı. Kuledeki figürler, tarihi olayları ve bölgenin kültürünü anlatan bir performans sergiliyordu. Renkli kostümleri ve detaylı mimikleriyle bu figürler, izleyicilere adeta zamanda bir yolculuk yaşatıyordu. Gösteri, yaklaşık 10 dakika boyunca devam etti. (Her gün saat 11:00 ve 12:00 de gösteri tekrarlanıyor. Mart-Ekim arasında ise 17:00’da üçüncü bir gösteri yapılıyor.). Dev bir guguklu saat gibi de düşünebilirsiniz. Zaten platformun tepesinde bir horoz figürü bulunuyor.
16. yüzyıldan bir kraliyet düğününden geleneksel dans gösterisine ait bu bu sahneler 1908 yılından beri gösteriliyor
Rathaus Glockenspiel gösterisinden sonra, bir asansörle Rathaus kulesinin tepesine çıktım. Buradan Münih manzarasını görmek gerçekten muhteşemdi.
Münih’in çatılarını, geniş parklarını ve tarihi anıtlarını, Rathaus’un tepesinden izlerken, Münih’in ne kadar güzel olduğunu bir kez daha fark ettim.
3. Aziz Peter Kilisesi
Rathaus’un tepesinde dikkatimi diğer bazı kuleler ve bu kulelerden şehri izleyenler oldu. Belki de benimle aynı merakla, şehrin canlılığını ve tarihini izliyorlardı.
Tam karşımda Aziz Peter Kilisesi’nin kulesi yükseliyordu. Aziz Peter Kilisesi, Münih’teki en eski kilisedir. 1100 yılında yapıldı.
Yüksek bir kulesi bulunuyor. Ayrıca kilisenin iç süslemeleri de görülmeye değer. Özellikle Rathaus Glockenspiel gösterisi esnasında burada olunabilir. Kulenin tepesine ulaşmak için 299 basamak tırmanmak gerekiyor. Ancak bu çıkış, muazzam bir ödülle taçlanıyor. Havanın açık olduğu günlerde, Alpler’in görkemli siluetini görmek mümkün.
4. Münih Belediyesi Hukuk Kütüphanesi
Yeni Belediye Binası’nda Münih Hukuk Kütüphanesi bulunuyor. Enfes bir kütüphane. Ancak, benim ziyaretimde kapalıydı, genellikle ziyarete kapalı bir alan. Ancak, kütüphanenin içindeki okuma salonunu keşfetmek isteyenler için sadece Cuma günleri düzenlenen turlara katılabilirler
Kütüphanenin en dikkat çekici yanı, 9 metre yüksekliğindeki okuma salonunun üst katına çıkan altın renkli ferforje merdiven. Okuma salonuna hoş bir hava katmış.
Bu bağlantıdan reservasyon yapabilirsiniz: Law Library Tour: Juristische Bibliothek
5. Eski Belediye Binası (Altes Rathaus)
Eski Belediye binası Gotik tarzda yapılmış kuleleriyle dikkat çekiyordu. 1400 yılların sonuna doğru yapılmış. Tarihi balo salonu hala bazı davetler için kullanılıyor.
7. Kaufingerstraße
Marienplatz’taki gezintim sona erdikten sonra, kalabalığın gittiği yöne doğru ilerledim ve kendimi Kaufingerstraße’nin canlı atmosferine bıraktım. Her adımda farklı bir sürprizle karşılaşabileceğiniz Kaufingerstraße, alışveriş tutkunları için bir cennet. İlginç dükkanların vitrinlerini inceleyerek şehrin benzersiz ürünlerini keşfetme fırsatı buldum.
Marienplatz ile Karlsplatz arasındaki bu trafiğe kapalı alışveriş caddesi, benzersiz dükkanları etkileyiciydi. Yorgun düştüğüm anlarda ise bu caddede bulunan bir kahvecide mola verdim.
6. Bizim Lady Kilisesi
Münih’teki gezintim sırasında karşılaştığım diğer simgesel yapı ise Bizim Lady Kilisesi’ydi. Kaufingerstraße boyunca gezindikten sonra, bu kilisenin gökyüzüne yükselen kuleleri dikkatimi çekti. İkiz kilise kuleleri, şehrin siluetine kendine özgü bir dokunuş katıyor.
Bizim Lady Kilisesi, sadece mimari zarafetiyle değil, aynı zamanda tarihî önemiyle de öne çıkıyor. İki kulesi, Münih’in sembollerinden birisi haline gelmiş durumda.
Roma İmparatorlarından 4. Leopold’un mezarının burada olması ile biliniyor. Ayrıca kilisenin girişinde bir ayak izi bulunuyor. Efsaneye göre, bu ayak izi şeytanın izi olarak yorumlanıyor.
8. Odeonsplatz
Artık nerede olduğumu bilmeden Münih sokaklarındaydım. Kendimi küçük bir meydanda buldum. Odeonsplatz’daydım. Meydanda 3 tane tarihi yapı vardı.
Bu yapılardan en dikkat çekici olanı Feldherrnhalle’ydi. Bu eseri, Bavyera kıralı Ludwig Bavyera ordusunu onurlandırmak için 19. yüzyılda yaptırmış.
Diğer bir tarihi yapı ise Residence’ydi. Bu göz alıcı saray, muazzam tavan süslemeleri ve zengin dekorasyonuyla ünlüdür. Theatine Kilisesi, meydandaki son yapıydı.
9. Isar Nehri
Münih gezimin devamını İsar Nehri ve çevresinde geçirdim. Hava son derece güzeldi ve her yer, yerli halkın keyifli anlar geçirdiği kalabalıklarla dolup taşıyordu. Nehir kıyısında bir köprüden geçerken, karşıda görünen Aziz Lucas Kilisesi, şehirdeki karşılaştığım son tarihi yapılardan biri olacaktı.
Köprüden geçtikten sonra, sadece nehir ve ağaçlar arasındaydım. İsar Nehri’nin sakin suları ve çevresindeki yeşillikler, şehrin karmaşasından uzaklaşıp doğanın içerisinde huzurlu bir atmosfer sundu.
10. Alman Müzesi
Nehir kenarında yürürken Alman Müzesi’ni gördüm. Dünyanın en büyük teknik müzelerinden biri olduğunu, içerisinde yelkenli gemilerden uzay araçlarına, yel değirmenlerinden robotlara, deniz altılarından tarihi uçaklara kadar birçok önemli eserin sergilendiğini biliyordum.
Ne yazık ki, yeterince vaktim olmadığından Alman Müzesi’nin içini gezme şansını kaçırdım. Ancak müzenin geniş ve etkileyici koleksiyonunu bir sonraki ziyaretim için saklamaya karar verdim.
11. İngiliz Bahçesi
Nehir kenarında sakin bir yürüyüşten sonra, Münih’in ünlü İngiliz Bahçesi’ne vardım. Bu büyüleyici park, New York’taki Central Park’tan daha büyük olmasıyla dikkat çekiyor.
Her yaştan insan, kendi halinde vakit geçiriyordu. Park genelinde yayılmış olan piknik yapanlar, güneşlenenler ve hatta nehirde yüzenlerle, İngiliz Bahçesi’nin sadece bir park değil, aynı zamanda bir yaşam alanıydı sanki.
Bu devasa yeşil alan 1789 yılında açılmış. Adını, İngiliz kır parklarına benzer bir konseptle tasarlanmış olmasından alıyor.
12. Eisbach Dalgası
İngiliz Bahçesi’nde, hatta Münih genelinde karşılaştığım en sıra dışı şey, nehirde sörf yapanları görmem oldu. İlginç bir gerçek, burada nehir sörfünün 40 yılı aşkın süredir bir geleneğe dönüşmüş olması. Bugün, Münih’in en popüler turistik aktivitelerinden biri haline gelmiş durumda.
Eisbach Nehri, aslında 2 km uzunluğundaki yapay bir nehir. Su, bir caddenin altından fışkırıyor ve parka doğru akarken eşsiz bir dalga oluşturuyor. Bu özellik, yaz kış, günün her saatinde sörf yapma imkanı sağlıyor.
13. Viktualienmarkt
Münih’teki son saatlerimi geçirmek için Marienplatz’a doğru yola çıktım. Yolda, tarihi Viktualienmarkt pazarından geçtim. Bu pazar, 200 yılı aşkın süredir açılmış olan bir hazine. Eskiden çiftçilerin köylerden getirdikleri ürünleri sattığı bir yer olarak biliniyor. Bugünse onlarca tezgah, sebze, meyve, peynir, bal ve daha birçok ürünle dolup taşıyor.
Bu renkli pazarda dolaşmak, çeşitli tezgahlardan alışveriş yapmak ve özgün tatları keşfetmek, Münih gezimin lezzetli bir finali oldu. Bir şeyler atıştırmak için de oldukça keyifli bir yerdi.