Daha önce keşfetmediğiniz bir şehre ilk ayak bastığınız an, seyahatin en heyacan verici anıdır. Bir çırpıda otel lobisinden alınan harita ve rehberlerle kendinizi şehir merkezinde bulursunuz. Artık sizi bekleyen sürprizleri aramaya koyulabilirsiniz.
Hamburg’da beni bekleyen sürpriz, bomboş sokaklar ve birkaç kahve dükkanı dışında tamamen kapalı dükkanlarla sessiz sakin bir şehir oldu. Hamburg’a yanlış mevsimde ve yanlış günde gelmiştim. Almanya’ya gidenler bilirler ki; Pazar günleri, özellikle kış aylarında (yılbaşı öncesi değilse), evde iş günü beklenerek geçirilir. Gündüz sokaklardaki az sayıdaki insanlar, hava karardığında tamamen evlerine çekilirler.
Neredeyse bütün Almanya’da durum aynıdır. Cuma ve Cumartesi günleri dışında gün erken biter. Özellikle Pazar günleri açık dükkan bulmak çok zordur. Alman şehirleri Pazar günleri hayalet şehre dönüşürler.
Hamburg Hakkında
Hamburg, Almanya’nın en büyük ikinci şehri olmanın yanı sıra, etkileyici limanı ve kanallarıyla da bilinir; bu özellikleriyle “Dünya’ya açılan kapı” olarak anılmaktadır.
Şehrin adının oldukça eskiye dayanan bir hikayesi vardır. Hamburg, Roma imparatorlarından Şarlman tarafından 800’lü yıllarda “Hammaburg” adıyla kurulmuştur. Bu ismin kökeni, eski Almanca’da “bükülme” ya da “diz arkası” anlamına gelen “Hamma” kelimesine dayanmaktadır. Şehir, bir nehrin kıvrılı burnu üzerinde konumlandığından dolayı bu adı almıştır. “Burg” kelimesi ise kale anlamındadır.
Hamburg Gezilecek Yerler
Hamburg’da, alışılmış Alman şehirlerinden ziyade İskandinav etkisi daha fazladır. Ortaçağ’a ait geleneksel bir “altstadt” (eski şehir) bölgesi yoktur mesela. Kopenhag’ı anımsatır biraz.
Hamburg gezilecek yerler arasında, 789 milyon dolara mal edilen modern konser salonu gibi tarihi depo binaları da bulunmaktadır. Bu özgün karışımıyla, geçmişin dokusunu moderniteyle birleştirerek farklı bir atmosfer sunuyor.
Hauptbahnhof
Pazar sabahı Hamburg’a ayak bastığımda, şehirde hayat belirtisinin olduğu tek yer Hauptbahnhof (tren garı)’tu. Heryer kapalı olsa da burada biraz hareket vardı. Açık bir yerler bulmak mümkündü. Akşam eve dönüş yoğunluğunda, sokak sanatçıları performanslarını sergilemeye bile başlamışlardı. Almanya’nın Pazar sessizliğinde, sığınabilecek ilk limanlardan birinin tren garları olduğunu gördüm.
Avrupa’da karşılaştığım diğer tren garları gibi Hamburg Tren Garı’nın da harika bir mimarisi vardı. 1906 yılında yapılan 70 metre genişliğindeki tavan konstrüksiyonu ile hala Almanya’nın en büyük desteksiz istasyon salonuna sahip.
Mönckebergstraße
Tren garının hemen karşısında bulunan ve Hamburg’un ana alışveriş caddesi olan Mönckebergstraße’ye doğru ilerledim. Cadde üzerindeki dükkanlar genellikle kapalıydı. Normalde kalabalıktan geçilmez olan yerlerde kimse yok gibiydi. Ancak, birkaç açık kahve dükkanından birine oturdum ve biraz mola verdim.
Bu sakin atmosfer, genellikle kalabalık olan bu caddenin sıra dışı bir haliyle karşılaşmamı sağladı. Hauptbahnhof’tan Rathaus’a kadar bütün cadde boyunca yürüdüm.
Yürüyüşüm sırasında Alster Gölü karşıma çıktı. Göl kenarında oturup manzarayı izlemek isteyenden için banklar vardı. Ancak, hava oldukça soğuktu ve banklar bomboştu. Yaz aylarında muhtemelen beton zeminde bile yer bulmak zor oluyordur.
Göl kenarından geçen cadde Hamburg’un en eski caddesi olan Jungfernstieg Caddesi (Bekarlar Caddesi)’dir. Eskiden varlıklı aileler evlenemeyen kızlarını bu caddede damat bulmak için yürüyüşe çıkarırlarmış. 1235 yılından bir cadde olan Jungfernstieg’in adı o dönemlerden kalmış. Cadde aynı zamanda 1838 yılında Almanya’nın ilk asfalt dökülen caddesidir.
Bugün birbirinden güzel binaların sıralandığı bu alışveriş caddesi üzerinde birçok restoran ve mağaza bulunuyor.
Speicherstadt
Speicherstadt, Hamburg’un tarih kokan bir bölgesidir. 1883-1927 yılları arasında inşa edildi. Bu dönemde, Hamburg limanı hızla gelişen bir uluslararası liman haline gelmişti. Bu büyümeyle birlikte, özellikle kahve ve baharat gibi birçok ürünün depolanması ihtiyacı ortaya çıktı ve kırmızı tuğladan birçok depo binası yapıldı. 2015 yılında, Speicherstadt, tarihi ve kültürel önemi nedeniyle UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edildi.
Hamburg bir kanallar şehridir. İç kesimlere kadar kıvrılan 22 kanaldan oluşan bir ağa sahiptir. Bir Venedik değil ama tarihi depolarıyla kendine has bir havası var. Hamburg’da Venedik ve Amsterdam’ın toplamından daha fazla köprü olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Bu köprüler arasında yer alan Poggenmühlen Köprüsü (Poggenmühlenbrücke), özellikle akşam gün batımından yaklaşık 30 dakika önce fotoğrafçılar arasında popüler bir noktadır.
Yüzyıllardır değişmeyen atmosferiyle, dünyanın en büyük depo bölgesi olan Speicherstadt’ta gezerken kahve ve baharat kokuları arasında kaybolabilirsiniz. Akşamları, pencerelerden yayılan altın rengi ışıklar, depoların kırmızı tuğlalarını ve kanalın suyunu aydınlatarak muhteşem bir manzara oluşturuyor.
Speicherstadt Kaffeerösterei, bu bölgede gidilmesi gereken diğer bir yerdir. Eski bir kahve deposudur. Bugün kahve dükkanı olarak kullanılıyor. Kahve çuvalları arasında hala depo atmosferini yansıtan bu mekan, harika bir mola noktasıdır.
Buradaki tarihi depoların en eskisi ise, günümüzde Uluslararası Denizcilik Müzesi olarak kullanılmaktadır. Dünya genelinde bu alandaki en iyi müzelerden biri olarak biliniyor.
Elbphilharmonie
Elbphilharmonie, Hamburg’daki en yeni yapılarından biri olmasına rağmen şehrin simgesi haline gelmiş. 2017 yılında tamamlanan bu yapı, cam ve tuğladan inşa edilmiş olup, su dalgası formundaki tasarımıyla dikkat çekiyor. Binanın limana yanaşan bir okyanus gemisini anımsatan görüntüsü, su ile iç içe olan bir şehirle anlamlı bir bütünlük sağlamış.
Elbphilharmonie’nin 2100 kişilik konser salonu, akustik açıdan dünyanın en iyi salonlarından biri olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda, 108 metre yüksekliğiyle Hamburg’un en yüksek binalarından biridir. Binanın terasına herhangi bir ücret ödemeden çıkabilir ve Hamburg limanı manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
Alter Elbtunnel
Elbe Nehri’nin 24 metre altında, 426 metre uzunluğundaki bu tarihi alt geçit, 1911 yılında Landungsbrücken iskelesinden nehrin diğer tarafına doğrudan geçiş sağlamak amacıyla inşa edildi.
Alter Elbtunnel’in etkileyici bir özelliği, Art Deco tasarımıdır. Bu tasarım, geçidi sadece işlevsel bir yapı olmaktan çıkararak aynı zamanda estetik bir cazibe kazandırır. Tarihi ve işlevselliğiyle birlikte, Elbe Nehri’nin bu alt geçidi, Hamburg’un zengin geçmişine dair önemli bir anıt olarak günümüze ulaşmıştır.
Tarihi Balık Pazarı
Eğer biraz daha erken kalkmaya cesaret edebilirseniz, Hamburg’un en güzel Pazar sabahlarından birini yaşamak için tarihi balık pazarına gitmelisiniz. Bu pazar gerçekten eski, ta 1703’e kadar uzanıyor. Her Pazar sabahı, binlerce Hamburglu buraya akın ediyor ve bu artık bir gelenek haline gelmiş durumda. Kışın bile oldukça kalabalık oluyormuş.
Pazar, Elbe Nehri kıyısında kuruluyor ve saat 05:00’te açılıyor. Yaklaşık 36.000 ton balığın satıldığı bu yerde, balık dışında sebze, meyve, kıyafet gibi bir sürü şey bulunuyor. Alışveriş, 09:30’da çalan zille son buluyor.
Sadece Pazar sabahları açık olan bu tarihi balık pazarında, mezatlara katılıp yöresel balık lezzetlerini tadabilirsiniz. Özellikle Fischbrötchen, Hamburg’un meşhur sokak lezzeti. Ekmek arasında Kuzey Denizi’nin taze somonu veya karides gibi lezzetler sunan bu nefis atıştırmalık, bu renkli pazarda tadına bakılması gereken bir lezzettir.
Hamburg Gezilecek Yerler Haritası
Soğuk ve sakin Hamburg sokaklarındaki birkaç saatlik gezintim bitti. Bir sonraki Hamburg ziyaretimde gezeceğim yerlerin planını yaparak Otele dönüyorum.