Ana SayfaÖzbekistanTaşkentYıllar Sonra Taşkent: Şehir Değişmiş, Hatıralar Sessiz

Yıllar Sonra Taşkent: Şehir Değişmiş, Hatıralar Sessiz

Yıllar sonra yeniden Taşkent’teyim. Ne zaman geldiğimi tam hatırlamıyorum ama sanırım 10 yıl olmuştur. Aklımda kalanlar: soğuk bir kış günü, küçük eski bir havalimanı, boş ve geniş yollar.

Şimdi yaz mevsiminde yeniden buradayım. Daha havalimanına adım atar atmaz değişiklikler gözüme çarpıyor. Yeni terminal binasından uzun bir yürüyüşle çıkıyorum. Şoförle buluşup kısa bir yürüyüşten sonra araca geçiyoruz. Yollar yine geniş ama artık yeni binalar, devam eden inşaatlar var. Normalde bir yere uzun aradan sonra geldiğimde şehir bir noktadan sonra kendini hatırlatır bana, ama bu kez öyle olmadı. O eski anılar hemen canlanmadı.

Otele vardığımda gece yarısı olmuştu. Hemen uyuyakalmışım.

Öğlene doğru hava iyice ısınıyor. Dışarı çıkmak istiyorum ama geniş yollar ve sıcak beni biraz oyalıyor. Ancak saat 4 gibi çıkabiliyorum. Lobidekiler otelde para bozduramayacağımı, Otel Özbekistan’da bozdurabileceğimi söylüyor.

Otel Özbekistan

1970’lerde Sovyetler döneminde yapılan Otel Özbekistan, Taşkent’in en bilinen yapılarından biri. Dış cephesindeki desenler bana eski kilimleri hatırlatsa da, bina aslında Sovyet modernizmini yansıtan bir mimar tarafından yapılmış. Hem konumu hem de mimarisiyle şehrin sembollerinden.

Taşkent’teki Emir Timur Heykeli ve arka planda Otel Özbekistan

Otel Özbekistan’a yürüyerek gidiyorum. Gerçekten dikkat çekici bir bina. Daha önce de hakkında bazı bloglarda okumuştum. Taşken’te görülmesi gereken yerler arasında gösteriliyordu.

Emir Timur Meydanı

Otelin hemen karşısı Emir Timur Meydanı. Aslında tam olarak bir meydan değil, park gibi. Ortasında Emir Timur’un at üstünde bir heykeli var. Zamanında burada Lenin, Stalin ve Karl Marks’ın heykelleri de yer almış. Bişkek’teki Ala Too Meydanı’nı anımsatıyor bana. Orada da benzer bir hikaye vardı; sonunda Manas heykelinde karar kılınmıştı.

Parktan sonra Emir Timur’un yanındaki Broadway Caddesi’ne geçiyorum. Cadde sakin. Çoğu dükkan kapalı. Belki sıcaktan, belki de bugün Pazar ondandır. Gezerken ilk gelişimdeki ressamları, tuvallerdeki resimleri, antika satıcılarını hatırlıyorum. Taşkent’i anımsamaya başlıyorum… Şimdi caddede eski kalabalık yok ama ruhu hâlâ aynı gibi.

Taşkent Metrosu

Bugün beni kaldığım otelden dışarı çıkaran en büyük neden Özbek pilavı yemekti. Orta Asya’da nerede olsam bu pilavın adı hep Özbek pilavı. Buraya gelip de yemeden dönmek olmaz. Bir de meşhur Taşkent metrosunu merak ediyorum. Yorumları fena olmayan bir restorana gitmeye karar veriyorum, metroyla.

1977’de açılan Taşkent Metrosu, sadece ulaşım aracı değil adeta bir yer altı sergisi. İstasyonlarda sütunlar, seramik panolar, mozaikler… Özellikle Ali Şir Nevai durağı etkileyiciydi.

ali shir nevai duragi taskent metro scaled
Taşkent metrosundaki Ali Şir Nevai durağında tavan süslemeleri ve kemerli koridorlar

Adını 15. yüzyılda yaşamış büyük şair ve düşünür Ali Şir Nevai’den alan bu istasyon, klasik mimari detaylarla süslenmiş. Tavan işlemeleri, sütunlar ve geniş koridorlarıyla, neredeyse bir müzede yürüyormuş hissi veriyor. Taşkent’te kısa süreliğine de olsa bu durağa uğramak, şehrin dokusunu hissetmek için güzel bir fırsat.

Ali Şir Nevai durağında aktarma yapıp metrodan çıkıyorum. Restorana yürüyerek ulaşıyorum ama Özbek pilavı kalmamış. Büyük bir hayal kırıklığı. Bu sıcakta başka yere gitmek de zor geliyor. Menülerden Beşparmak, sezar salata (garson kızın önerisi) ve şerbet sipariş ediyorum. Beşparmak ağır geldi, sezar salata da pek hafifletmedi durumu. Bir dahaki sefere Özbek pilavı yemek umuduyla çıkıyorum restorandan.

Otele döndüğümde hava kararmaya başlamıştı. Görevlilerin İngilizce konuşması bana tüm gün boyunca Türkçe konuştuğumu hatırlattı. Türkçe ile hemen herkesle anlaşabildim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bunlar İlgini Çekebilir